18.12.2023 - Hoşgeldiniz. Avrupa Zonguldaklılar Kültür ve Dayanışma Derneği Resmi İnternet Sayfası.
porno videolar

Devrek

Devrek, Zonguldak ilinin bir ilçesidir.

Eskiçağlardan itibaren köklü bir geçmişi olan Devrek, bölgenin sosyal ve kültürel yükünü diğer yakın komşuları ile birlikte yürütmekte idi. Bu bağlamda Devrek, en erken Erken Kalkolitik Çağ’da (MÖ 5500) yerleşmeye sahne olmuş ve İlk Tunç Çağı’nın sonlarına kadar bu durum devam etmiştir. MÖ 2000 yılından itibaren Hellenistik Döneme kadar ‘Karanlık Çağ’ olarak adlandırdığımız bu yıllarda, bir yerleşmenin söz konusu olmadığı Devrek’in, Hellenistik Dönemden itibaren iskâna maruz kaldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Devrek ve çevresinde Hitit yerleşmesi söz konusu değildir.

Devrek’te, Selçuklu Dönemine ait herhangi bir eser ile karşılaşmamamız Devrek’in bu dönemi hakkında bir şeyler söylememizi zorlaştırmaktadır.

Osmanlı sultanı III. Ahmed dönemine ait 5 Mayıs 1706 tarihli bir Osmanlıca belgede (C.EV. dosya no:469, gömlek no: 23712) Hızırbey İli namıyla Devrek kastediliyor. Ancak belge bu tarihe ait, fakat vesika Hızırbey İli’nin bahsi ile Beyazıt Hüdavendigar (1389-1402) döneminde, şimdiki Devrek ve Çarşamba/Çaycuma nahiyesi ima edilerek burada, bu sultan döneminde Şeyh Hüseyin’e vakıf olarak tesis edilen Başsız Yoğurt karyesindeki bir mezradan söz ediliyor. Dolayısıyla şu andaki bilgilerimiz ışığında Hızırbey İli adıyla Devrek’in, Osmanlı döneminde Yıldırım Beyazıt devrinde var olduğunu söylemekte hiçbir beis yoktur.

Devrek ve çevresi özellikle beşinci Osmanlı padişahı Sultan Çelebi Mehmet (d. 1387 – ö. 1421) döneminde kurulmaya başlayarak Fatih Sultan Mehmet’in (d. 1432 –ö. 1481) Amasra’yı fethetmesiyle kuruluşunu tamamlamış olmalıdır. Zira Devrek’te, bugün Yeni Camii duvarına monte edilmiş olan bir kitabeden, H. 891 (M. 1486) tarihi okunabilmektedir. Ne yazık ki camii duvarındaki bu kitabenin üzeri yağlı boya ile boyanarak tahrip edilmiştir. Aynı yanlışlık bazı çeşme kitabeleri ile Tekke Camii kabristanında bulunan mezar taşlarına da uygulanmış ve Devrek tarihi için çok önemli olan bu eserlerimiz de aynı akıbete maruz kalmıştır.

Dr. Abdullah Cemal’in 1922’de, kaleme aldığı ‘Türkiye’nin Sıhhi-i İctimâi Coğrafyası: Zonguldak Sancağı’ adlı çalışmasının 35-36. sayfalarında: “Devrek kasabası oldukça kadîmdir. Fakat ne zaman teessüs ettiğine dair hiçbir malûmât-ı mevsûka ve tarihiyye yoktur. Âsâr-ı atîka ve mebânî-i kadîme-i mu’tebereye tesadüf edilemiyor. Yalnız kasabanın şimâl tarafında Devrek karyesinin Cuma ve bayramları için musallâ-yı umûmîleri olan avâm beyninde câmi-i atîk nâmını taşıyan ve Mustafa Şemsi Paşa tarafından inşa kılındığı anlaşılan Şemsi Paşa Câmii Şerifi yakınında Devrek karyesinin bundan 130 sene evvel ufacık bir mahalden ibaret olduğu menkulâttandır. Bu câmii şerifin duvarında (H. 821) tarihinin mevcudiyeti, bu kasabanın velev ki karye halinde bile olsa o tarihte varlığına delil olarak gösterilir.” cümleleri okunur.

O halde Yeni Camii duvarındaki 891 tarihli diğer kitabe nedir? Bu kitabe, Cami-i Atik yanında bulunan türbenin kitabesi olmalıdır. Şemşi Paşa Camii (Cami-i Atik)’in yıkılmasından sonra bu türbe ve burada yatan zat, Devrek-Ereğli yolu üzerinde İsabeyli Köyü yakınlarına taşınmıştır. Eğer bu söylediklerimiz doğru ise, bu kitabe de bu türbenin kitabesi olup, türbede yatan zat da Devrek’in ilk kurucularından biri olmalıdır. Ne yazık ki ‘türbesinin kitabesini arayan bu ismi meçhul Alperen’ unutularak ve hem de Devrek’in merkezinden uzaklaştırılarak yaklaşık on bir km uzaklıktaki bir alanda tecrit edilmiş durumdadır. Ancak Yeni Cami duvarındaki türbe kitabesinin buradan sökülerek ya da bir kopyası yapılarak –Devrek’teki orijinal yerine türbe tekrar taşınamayacağı için- bu ‘mechul alperenin’ şimdiki türbesine monte edilmesi çok elzem bir görev olacaktır. Böylece Devrekli az da olsa bu ‘alperenine’ vefa borcunu herhalde ödemiş olacaktır.

Bolu sancağı, 1459 yılından itibaren hem tımarlı sipahi, hem de yaya ve müsellem teşkilatına bağlı bir sancak olarak, Osmanlı askeri teşkilatı içinde yer almaktaydı (K. Z. Taş, “Yaya ve Müsellem Sancağı Olarak Bolu’nun İdari Yapısı”, Bolu’da Halk Kültürü ve Köroğlu Uluslar arası Sempozyumu, Bolu, 1998, 26). Dolayısıyla bu yıllarda Devrek, Bolu’ya bağlı, belki de bu amaca hizmet eden bir köy yerleşmesi idi ve Hızır Beğ Eli olarak anılıyordu.

Nitekim, 16. yüzyılın başlarında, Devrek, Başbakanlık Osmanlı Arşivi ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki tapu tahrir defterlerine -(TT-86: Bolu livasını Gerede, Çaga, Hızırbeyli, Viranşehir, Borlu, Ereğli, Mengen, Kıbrıs vesair nahiyelerinde bulunan ve Amasra kalesi müstahfızlarına ait olan tımarların icmal defteri)-göre, Çarşamba ile birlikte zikredilerek, Hızır Beğ Eli olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca Çağa, Mengen, Gerede, Viranşehir, Taruklu-Borlu, Ulus-Amasra, Oniki Divan, Yedi Divan, Yenice, Bendereğli, Konropa, Dodurga, Mudurnu ve Kıbrus ile birlikte Bolu’ya bağlı bir nahiye olarak görülmektedir.

Ancak H. 1099 (M. 1687/1688) yılı 836 nolu şer’iye sicilinde Bavlı, Bendereğli, Borlu, Çağa, Dirgine, Dört Divan, Eflani, Gerede, Konrapa, Mudurnu, Üskübü, Viranşehir ve Yenice gibi kazaların ismi geçmesine rağmen Devrek adına rastlanmaz (B. Çöpoğlu, H. 1099 (M.1687/1688) 836 Nolu Bolu Şer’iye Sicilinin Transkripsiyon ve Değerlendirilmesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yayımlanmamış Y. Lisans Tezi, 2008, 31-32). Fakat 1684-1686 yılı Şeri’ye Sicili’ndeki tımar ve zeametlerin gelir miktarları incelendiğinde, 6 zeamet ve 19 tımar kaydı bulunmuş ve bu zeametlerden en büyük olanı 59 160 akçe ile Bolu ve Karahisar Sancaklarındaki Uzungünü ve Hızırbeğli karyeleri baş sırayı almıştır.

Bu yıllarda Hızır Beğ Eli, seksen dört hane ve yaklaşık dört yüz yirmi; Çarşamba ise, yetmiş dokuz hane ve yaklaşık üçyüz doksan beş kişiden oluşan bir nüfusa sahipti. (E. Şahin, 1684-1686 Yılları Arasında Bolu’da Ekonomik ve Sosyal Hayat -835 Numaralı Bolu Şer’iye Siciline Göre-, Yayımlanmamış Y. Lisans Tezi, Konya, 2008, 38, 58).

18. yüzyılın ortalarında, Uluslu İbrahim Hamdi Efendi’nin kaleme aldığı ‘Atlas‐ı İbrahim Hamdi Efendi’ başlıklı seyahatnamesinden anlaşılacağı üzere, ‘Hızır Beğ Eli’ ismi bırakılmış ve yerleşim birimi için ‘Devrek’ adı kullanılır olmuştur: “Devrek altmış üç buçuk derece tûl ve kırk bir derece on üç dakika arzda Ereğli şarkîsinde deryadan alarga bir kazadır, hafta pazarı ve hanları ve dükkânları var bir nice karyedir.”

H. 1215/M. 1800/1801 yıllarında Bartın ve Devrek havalisi Ereğli kasabasına iltihâk edilmişti. 1811-1864 yılları arasında da Bolu ve Viranşehir sancakları birleştirilerek bu yıllarda Bolu’ya, Bolu Merkez, Mudurnu, Dodurga, Pavlı, Kıbrıscık, Dörtdivan, Gerede, Çağa, Mengen, Ulak Viranşehir=Eskipazar), Dirgine, Devrek, Yılanlıca (Devrek’te Gölpazarı, Hisarönü), Samako (Alaplı), Akçaşehir (Akçakoca), Üskübü (Kasaba) ve Konropa (Düzce) bağlanmıştır (D. Bayraktar, Şer’iye Sicillerine Göre Tanzimat’ın İlk Yıllarında Bolu (1838-1850), Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Ankara, 1995, 39-40).

Devrek, H. 1258/M. 1843/1844 yıllarında Ereğli’ye hâlâ bağlı olmakla birlikte, H. 1285/M. 1868/1869 yılında kaza yapılarak Ereğli’den ayrılmıştır. Ancak Zonguldak henüz liva olmadan -H. 23 Ş 1338/M.12 Mayıs 1920- önce bölgenin idari, sosyal, ekonomik ve kültürel yükü, Hamidiye olarak ünlenecek kazanın üzerine yüklenecektir. 16 Z 1304/M. 5 Eylül 1887 yılında Hamidiye kazası kurulmuş ve H.1314/M.1896/1897 yılında kazanın genelinde 172 köy ve merkezinde 65 köy barındırmıştır (Kastamonu Vilayet Salnamesi H. 1306, 1314, 412, 340-344). Hamidiye adının karışıklıklara sebebiyet vermesinden dolayı, 20 Ca 1328/30 Mayıs 1910 yılında tekrar Devrek adının kullanılmasına devam edilmiştir. Bir yıl sonra da Çarşamba nahiyesi 1911’de Çaycuma adına dönüştürüldü.

Hamidiye/Devrek Nüfusu 17. ve 18. yüzyılın ortalarında bir köy yerleşmesi olduğu anlaşılan Devrek’in nüfusunun, H.1288/M.1871/1872 yıllarından itibaren birden arttığı anlaşılmaktadır. H. 1306/M. 1888/1889 yılında da, Hamidiye nüfusunda büyük bir azalma fark edilmektedir. Ancak H. 1334/M. 1915/1916 yılında hem Müslüman nüfus’ta (53 168) hem de gayr-i Müslim nüfusta (Ermeni: 674) artış gözlemlenmektedir. H. 1311/M. 1893/1894) Devrek’e bağlı Çaycuma’da 202 Rum nüfus görülürken, 1922’de 405 olarak kaydedildiği anlaşılmaktadır (A. Cemal, Türkiye’nin Sıhhi-i İctimâi Coğrafyası: Zonguldak Sancağı, 17).

Hamidiye kazasının H. 1288/M. 1871/1872 yılı nüfusu: İslam-Erkek:11890 Kadın: 9374 Ermeni Erkek: 221 Kadın: 198.

Hamidiye kazasının H. 1306/M. 1888/1889 yılı nüfusu: İslam-Erkek:25085 Kadın: 19427 Ermeni Erkek: 179 Kadın: 132.

Hamidiye kazasının H. 1310/M. 1892/1893 yılı nüfusu: İslam-Erkek:28231 Kadın: 21389 Ermeni Erkek: 192 Kadın: 162.

Hamidiye kazasının H. 1311/M. 1893/1894 yılı nüfusu: İslam-Erkek:28987 Kadın: 22799 Ermeni Erkek: 198 Kadın: 172.

Salnamelere göre, Kastamonu vilayetinin bağlı bulunduğu Hamidiye kazasının, tüm sancak ve kazalar da göz önüne alındığında, Türk-Müslüman nüfusun, gayr-i Müslim nüfusa oranı, kıyas getiremeyecek kadar fazlalığı hemen dikkati çekmektedir. Dolayısıyla Hamidiye kazasında, H. 1314/M.1896/1897 yılında, 42 hane ve 392 kişiden oluşan sadece bir mahalle, gayr-i Müslim halktan oluşmakta idi.

Dr. A. Cemal’in kaleme aldığı, ‘Türkiye’nin Sıhhi-i İctimâi Coğrafyası: Zonguldak Sancağı’, adlı çalışmada, 20. yüzyılın başlarındaki Devrek, ana hatlarıyla şöyle tasvir edilmiştir: Bolu’ya bağlıyken H. 1336/M.1917/1918 yılının sonlarında bu livadan ayrılarak, ayrı bir liva/sancak konumuna getirilen Zonguldak’a; Devrek, Ereğli ve Bartın kazaları bağlanmıştı. Bu yıllarda Devrek’te iki nahiye dâhilinde 128 köy (sayfa 13), otuz iki erkek, sekiz kız mektebi, iki medrese, sekiz han ve bir hamam bulunuyordu ancak hiç eczahane yoktu (sayfa 24). Devrek’te bütün zanaat ve sanat, Türkler tarafından idare edilmekte ve kazada terzi, kunduracı, demirci gibi zanatkarlar yanında şimşir, ceviz ağacından çeşitli ağaç ürünleri ve baston üreten sanatkârlar bulunmakta idi (sayfa 19).

Devrek’te, 25.000 kadar koyun ve keçi ile 10 000 inek, öküz, manda vardı (Bartın’da bu sayıya dâhildir). Bu sayıya rağmen Devrek’teki çift hayvanatı ihtiyacı ancak karşılıyordu. Bazı yıllarda ziraatın, iklim koşullarından dolayı kısır kalmasından, Devrek’teki hayvanat, kışın samansızlıktan dolayı telef oluyordu. Yine 1920’lerde, Devrek’e, damızlık at ve tosunlar getirilmiş ancak bakımsızlık yüzünden bu hayvanlar, seferberlik başlangıcında dağıtılmak zorunda kalmıştır (sayfa 13).

Bugün bazı geleneklerini unutmuş ancak töresine azami ölçülerde bağlı olan Devrek’te, XX. yüzyılın başlarında, nikâhtan önce evlenecek çiftler birbirini göremezdi ve iç güveylik yok denecek kadar azdı (sayfa 20).

Devrek’in Yaşadığı Bazı Önemli Olaylar ve Tarihleri
H. 11 Ca 1318 (M. 6 Eylül 1900) Hamidiye kazasına atanan maarif kâtibi Rıza Efendi’ye geçiş tezkeresi verildi.
H. 1 Ş 1318 (M. 24 Kasım 1900) Hamidiye ahalisinin ihtiyaç duyduğu cami ve mektebin yapılması talebinde bulunuldu.
H. 19 Ra 1319 (M. 6 Temmuz 1901) Zonguldak nahiyesinin adli işlerinin görülmesinde zorluk yaşandığından Hamidiye yerine davalar Ereğli’de görülmeye başlandı.
H. 3 M 1320 (M. 12 Nisan 1902) Madencileri kışkırtarak fesat çıkartan Devrekli Ohan’ın Zonguldak’ta fesat çıkarmasının önlenmesi istendi.
H. 21 Ra 1320 (M. 28 Haziran 1902) Hamidiye kazası kaymakamı ile bazı memurlar hakkında, polis komiseri şikâyette bulundu.
H. 27 Ra 1320 (M. 4 Temmuz 1902) Hamidiye kazası kaymakamlığına Şevki Efendi’nin atanmasıyla becayişleri yapılarak eski memuriyetten ayrılış tarihi bildirildi.
H. 15 Ca 1320 (M. 20 Ağustos 1902) Müstakimler Türbetepe mevkiindeki kaçak kazıya müsaade edilmedi.
H. 22 C 1322 (M. 3 Eylül 1904) Hamidiye mekteb-i kitabet imla ve hüsn-i hat muallimi Abbas Efendi istifa etti.
H. 16 Z 1324 (M. 31 Ocak 1907) Hamidiye kazası belediye tabibi Hüsnü Süleyman Efendi hizmetlerinden dolayı ödüllendirildi.
H.4 C 1325 (M. 15 Temmuz 1907) Hamidiye kasabasında halk tarafından yaptırılan hastane için vergisiz ağaç kesimine müsaade edildi.
H. 25 C 1325 (M. 5 Ağustos 1907) Hamidie kazası belediye tabibi Esitel Nikola Efendi hizmetlerinden dolayı rütbe-i salise ile ödüllendirildi.
H. 2 B 1325 (M. 11 Ağustos 1907) Hamidiye kazasındaki köprünün sel taşkınıyla yıkılması üzerine yeniden inşasında gayretleri görülen belediye reisi Halil Ağa, mecidi nişanı ile onurlandırıldı.
H. 25 Ş 1325 (M. 3 Ekim 1907) Hamidiye kazası kaymakamı Muharrem Efendi hizmetlerinden dolayı rütbe-i salise ile ödüllendirildi.
H. 7 C 1326 (M. 7 Temmuz 1908) Suistimalleri görülen Hamidiye kazası kaymakamı Ali Galip Efendi görevinden alındı.
H.14 B 1326 (M. 12 Ağustos 1908) Hamidiye kazası kaymakamı Ali Galip Efendi’nin bazı yolsuzluklar yaptığı hakkındaki evraklar gönderildi.
H. 9 Ş 1326 (M. 6 Eylül 1908) Girit’ten Hamidiye kazasına hicret ederek kendilerine gösterilen arazisine bazı müdahalelerin olması sonucu Girit muhaciri Raziye Hanım ve çocukları hakkında gereğinin yapılması için girişimde bulunuldu.
H. 9 M 1327 (M. 31 Ocak 1909) – H. 14 Z 1326 (M. 7 Ocak 1909) Hopa kaymakamlığına Hamidiye kaymakamı Ali Galip Efendi, Hamidiye kaymakamlığına vekâleten bakan ve daha önce Düzce kaymakamlığına da vekâlet etmiş olan Hüseyin Hüsnü Efendi atandı.
H. 9 M 1327 (M. 31 Ocak 1909) Hamidiye kazası Ermeni kilisesi reisi Takover’in bir cemiyet teşkil ettirerek ahali arasına fesad soktuğu hakkında Redif Binbaşısı Mehmed Efendi ve Hacı Abdullah Efendi’nin çektikleri telgraf soruşturulmaya başlandı.
H. 12 Ra 1327 (M. 3 Nisan 1909) Hamidiye kazası merkezinin Çaycuma kasabasına nakli talep edildi ve bu konuda vilayetin görüşü soruldu.
H. 18 Ca 1327 (M. 7 Haziran 1909) Çarşamba belediye reisi Tahir ve Rum metropolit vekili, Devrek ahalisinin nahiyelerinin kaza yapılmasına engel olmak için girişimde bulundukları husunda şikâyette bulundular.
H. 25 Za 1327 (M. 8 Aralık 1909) – H. 30 Ca 1328 (M. 9 Haziran 1910) Devrek-Ereğli ve Devrek-Zonguldak arasındaki şose yolun inşasının tamamlanmasında mevsimin müsaid olmadığından bir yıl sonra inşaata devam edileceği bildirildi.
H. 23 S 1328 (M. 26 Mart 1910) Hamidiye kazasının Derebulaca karyesinde ikamet eden ve Tırnova muhaciri bakkal Hacı Hüseyin ve Şumnu muhaciri Hacı Necip Ağa’nın simli kurşun ve kalay madenlerindeki hisseleri, Rusya tebasından Cevahirizâde Hamid Bey’e devr olundu.
H. 20 Ca 1328 (M. 30 Mayıs 1910) – H. 22 Ca 1328 (M. 1 Haziran1910) Ereğli kazasına tabi Devrek adıyla bilinen nahiye, kaza olduğunda Hamidiye adını almıştı ancak bu isimle birçok kaza olduğu ve karışıklığa sebebiyet verdiğinden eski adı Devrek isminin kullanılmasına devam edilmeye başlandı.
H. 22 Ca 1328 (M. 1 Haziran 1910) Hamidiye kazasının eski adı Devrek namıyla nam-ı padişahiye izahatle tevsim edilmesi kararlaştırıldı.
H. 8 Ş 1328 (M. 15 Ağustos 1910) Devrek kaymakamı İbrahim Ethem ile naibi Mahmut Kamil Efendi arasındaki anlaşmazlıktan dolayı bazı işler aksadı.
H. 25 N 1328 (M. 30 Eylül 1910) Çaycuma nahiyesinin ilga edilmeyeceği ancak Devrek’ten ayrılarak Zonguldak’a bağlanacağı kararlaştırıldı.
H. 22 Z 1328 (M. 25 Aralık 1910) Zonguldak ve Devrek’te kolera salgını görüldü.
H. 4 Ra 1329 (M. 5 Mart 1911) Devrek kasabası kenarından geçen çayın diğer cihetinden bir kanal açılması ve bir sed inşa edilmesi için gerekli meblağ ile bir fen memurunun gönderilmesi istendi.
H. 7 C 1329 (M. 5 Haziran 1911) Devrek kazasına ait Çaycuma nahiyesine bağlı olan Perşembe nahiyesi köyleri ile birlikte Bartın’a bağlandı.
H. 24 C 1329 (M. 22 Haziran1911) Devrek’te toprak kayması sonucu evsiz kalanlara yardım edildi.
H. 14 B 1329 (M. 11 Temmuz 1911) Frengi hastalığı ile mücadele amacıyla Hamidiye ve Zonguldak’ta birer hastane açılması ve açılacak hastanelerin alet ve edavat ihtiyaçlarının karşılanması için tahsisisat ayrılması talebinde bulunuldu.
H. 20 B 1329 (M. 27 Temmuz 1911) Devrek’te bulunan hapishanenin tamiratı için havalename gönderildi.
H. 6 Z 1329 (M. 28 Kasım 1911) Devrek kazasına bağlı Çarşamba nahiyesinin Çaycuma ismine dönüştürülmesi uygun görüldü.
H. 3 S 1330 (M. 22 Ocak 1912) Devrek’te sel felaketi sebebiyle bazı evler yıkıldı.
H. 3 S 1330 (M. 22 Ocak 1912) Devrek kasabası sel sebebiyle yıkılan evler için gerekli kerestenin meccanen kesilmesinin mümkün olmadığına ancak sadece ücretsiz ağaç kesiminin yalnızca köyler için geçerli olduğuna karar verildi.
H. 6 C 1330 (M. 23 Mayıs 1912) Devrek’teki Ermeni kilisesine bir kule inşası ve çan asılmasına izin verildi.
H. 27 C 1330 (M. 13 Haziran 1912) Devrek kasabasındaki rüşdiye mektebi binası için kereste verilmsine imkân olmadığı belirtildi.
H. 6 S 1331 (M. 15 Ocak 1913) Devrek kaymakamı İbrahim Bey yerine Kırkkilise tahrirat müdürü Esad Bey tayin edildi.
H. 13 Za 1331 (M. 14 Ekim 1913) Hamidiye kasabasında Ermeni kabristanının yakınına askeri bina inşa edildi.
H. 23 Ca 1332 (M. 19 Nisan1914) Molla Ahmetler ve Marazlar mahallerinin birleştirilmesi ile Müstakimler köyü kuruldu.
H. 27 Ş 1333 (M. 10 Temmuz 1915) Devrek, Zonguldak arasındaki yolun şose haline getirilmesi için çalışmalara başlandı.
H. 23 Ş 1338 (M. 12 Mayıs 1920) Zonguldak, Ereğli, Devrek ve Bartın kazaları Bolu’dan ayrılarak merkezi Zonguldak olmak üzere bir liva kuruldu

Bu bilgiler “Yerel Tarih Bakış Açısı İle Osmanlı Dönemimde Devrek ve Çevresi (Zonguldak, Krd. Ereğli, Çaycuma , Safranbolu, Bartın) Tarihi, (Editör: G. Karauğuz) Konya, 2011” adlı eserden derlenmiştir.
Coğrafi yapısı
iç kesimlerinde, Zonguldak İl Merkezinin 60 km güneydoğusunda bulunmaktadır.

İlçenin Deniz seviyesinden yüksekliği 100 metredir.

İlçenin Yüzölçümü 1080 km2’dir.

Devrek İlçesi etrafı dağlarla çevrili çukur bir alana kurulmuştur. Başlıca Dağları: Batısında Babadağı, Güneyinde İlçenin en yüksek dağı olan Göldağı, Güney doğusunda Akçasu ve Yenice Dağları, Eğerci yöresinde Aksu, Karadere ve Kuşkayası Dağları vardır.

İlçenin en önemli yaylası Eğerci Bölgesinde bulunan Aksu yaylasıdır. En yüksek tepesi 925 metre olan Dorukan Tepesidir.

İlçenin en önemli akarsuyu Devrek çayıdır. Devrek çayı,Bolunun Abant dağlarından doğup büyük su adını alır. Yeniçağdan ve Dirgine yakınlarından katılan iki önemli koldan sonra Devrek Çayı adını alır. Çomaklar Deresi ve birkaç ufak dere de bu çaya katıldıktan sonra Gökçebey İlçesi yakınlarında Karabükten gelen Soğanlı Çayının devamı olan Yenice Çayı ile birleşerek Filyos Çayını meydana getirip, Filyos Bucağında Karadenize dökülür.

İlçe sınırları içinde Türkiye’nin en zengin orman alanları yer almaktadır. Bu ormanlar iğne yapraklı (Çam), Yayvan yapraklı (Meşe), ağaçlarından oluşmaktadır. Ormanların eteklerinde meşe ağaçlarına rastlandığı gibi bazı köylerde bu meşelikler koruma altına alınmıştır. İlçemizde en çok bulunan ağaçlar ; Köknar,Kayın,Meşe,Çam,Karaağaç,Kestane ve Ihlamur ağacıdır.

İlçenin iklimi genellikle Karadeniz İklimi özelliklerini gösterir. Yazları serin,kışları ılık ve yağışlıdır. Yıllık yağış miktarı ortalama l7O metrekare/kg.dır. En sıcak yaz ortalaması 24-26 derece,en düşük ay ortalaması ise 5 -7 derecedir. Dört mevsim yağışlı geçmektedir.

Ekonomisi
İl merkezine ve Ereğli ilçesine bağımlı yaşamaktadır. Halkın çoğu Ereğli’ye demir çelik fabrikalarında çalışmak için göç etmiştir. Devrek’in yakınlarında bulunan Yedigöller Milli Parkı ve Bostandüzü Mesire Yeri bölge ticaretini artıran unsurlardır.

Ata mesleği “Bastonculuk” Devrekli baston ustalarının elinde şekilden şekile girmekte, aklın alamayacağı nitelik ve nicelikte eserler üretilmektedir . Ağaç, bu ustaların elinde ağaç olmaktan çıkmakta, bir hanım parmağına dolanan iplik misali , her defasında “bir benzeri daha olmayan” bastonlar üretilmektedir. Yabancı devlet büyüklerine sunulan armağanlar arasında “Devrek Bastonu” ilk sıradadır. Bu eserler, Devrekli’nin işine olan sevgi ve saygısını simgelemektedir.

Devrek Simitleri ile ün yapmış bir ilçemizdir.

95825422 d01 devrek_278303 devrek11 MEYDAN ozil_balkon3